Hümanistik psikolojinin temelinde hümanizm akımı ve varoluşçu felsefe bulunmaktadır. Bu bağlamda Sokrates, Kierkegaard, Nietzsche ve Sartre gibi birçok isimden bahsedilmektedir. 20. yüzyılda psikolojiye iki farklı kuram hakimken hümanistik psikoloji, üçüncü güç olarak zamanın popüler yaklaşımları olan psikanaliz ve davranışçı ekollere tepki olarak ortaya çıkar.

Hümanistik Yaklaşım’ın Felsefesi

Varoluşçu felsefe ve Carl Rogers ile Abraham Maslow’un araştırmaları bu yaklaşımın temellerini oluşturmaktadır. Hümanistik yaklaşımın temsilcileri olan Carl Rogers ve Abraham Maslow da bir süre psikanaliz eğitimi almış olmalarına rağmen sonradan hümanistik (insancıl) yaklaşımı benimsemişlerdir. İlk olarak 1943 yılında İhtiyaçlar Hiyerarşisi ile Abraham Maslow ortaya çıkmış; bundan üç yıl sonra ise 1946 yılında yayınlanan kitabıyla Rogers, kişi merkezli terapiyi psikoloji camiasına tanıtmıştır. 1960’lara hakim olan bireysellik havası hümanist psikolojinin gelişmesine zemin hazırlamıştır.

Carl Rogers ve Hümanistik Yaklaşım

Rogers 1902 doğumlu olup Wisconsin Üniversitesi ziraat mezunudur. Ziraatin kendisine göre olmadığını anlayan Rogers’ın psikolojiyle tanışması peder olmak için gittiği New York’ta gerçekleşmiştir. Burada deneyimlediği iki şey hayatının akışını değiştirmiştir. Dine ve psikolojiye olan bakışı farklılaşmıştır. Bunun sonucunda Columbia Üniversitesi’nde psikoloji eğitimi görmeye başlamıştır. Birçok çalışma alanından sonra Amerikan Psikoloji Derneği tarafından “Takdire Değer Bilimsel Katkı Ödülü”ne layık bulunmuştur.

Hümanistik Yaklaşım Nedir?

Hümanistik yaklaşım insan merkezli bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım insanın iyi bir varlık olduğunu, içinde iyi bir potansiyel bulundurduğunu ve gelişmekte olduğunu savunur. Bireylerin ortaya koydukları davranışlardan yine kendilerinin sorumlu olduğunu savunmaktadır. Yaşamını güzel kılacak olan kişi, insanın ta kendisidir. İnsan yapmış olduğu her hareketten, kişisel özelliklerinden kendisi sorumludur ve herkes kendi kaderini belirler. Kişiye istediğini yapma imkanı ve desteği verildiği taktirde kişi, insan olmanın gereklerini yerine getirebilmektedir. İnsan yaratılış itibariyle sevgi, saygı, açlık, cinsellik gibi birçok ihtiyaç sahibidir. Bu
ihtiyaçların giderilmesiyle yaşanan doyumla kişi gelişme gösterir.

Hümanistik yaklaşımda kişi biriciktir, genelleme yapılamaz. Rogers’a göre insan bazı niteliklerle donatılmıştır. Bunlar; kişinin kendi iç alemine göre hareket etmesi, çevresine ve kendi biyolojik yapısına göre değişebilmesi, özgür olması ve mantıklı olmasıdır.

Hümanist Yaklaşımın Temel İlkeleri

  • İnsan özü itibariyle iyidir.
  • İnsan kendi bakış açısıyla olayları yorumlayıp buna göre bir tepki gösterir.
  • İnsanın asıl amacı kendini geliştirmektir. Bu sebeple yaşamında hep bir gayret içindedir.
  • İnsanın algılayışını, nasıl davranacağını şekillendiren benliktir.

Benlik, kişinin kendisi hakkında çevresiyle oluşturduğu etkileşimle birlikte ortaya çıkan bilişlerinin ve hislerinin bütünüdür. İnsan çevresinden aldığı geribildirim sonucunda olumlu ya da olumsuz benlik oluşturmaktadır. Gerçek benlik, kişinin temel gereksinimlerini oluşturur. Kişinin dönüşmek istediği, olmayı arzuladığı benlik ise ideal benliktir. Bireyin sahip olduğu benlik ile olmayı arzuladığı benlik arasındaki fark benlik saygısını oluşturur. Bu farkın büyüklüğüyle benlik saygısı doğru orantılı şekilde ilerlemektedir. Eğer kişinin bu iki benliği büyük ölçüde uyuşuyor ise kendisinden memnun olmaktadır. Hoşlanılmayan his ve bilişler temel ihtiyaçların karşılanmamasından kaynaklanmaktadır.

Bir kurama insancıl (hümanistik) diyebilmemiz için kişisel sorumluluğa, şimdi ve buradaya, bireyin fenomenolojisine ve kişisel gelişimi üzerine vurgu yapılmalıdır. Bunlar hümanistik kuramın temel unsurlarıdır.

Hümanistik Yaklaşımın Temel Unsurları

Kişisel Sorumluluk: Yaptığımız her eylem içinde kişisel sorumluluk barındırır. Bulunduğumuz anda ne yapmak istediğimiz, o andaki tercihlerimizi ifade eder. Hümanistik psikoterapi, kişilerin yapmayı ve olmayı arzuladıkları şeyleri yapmaları konusunda cesaret vermeyi amaçlamaktadır.

Şimdi ve Burada: “Bugün geriye kalan hayatınızın ilk günüdür”. Kimi zaman vaktimizi dolu geçirmek yerine geçmişe takılı kalarak boşa harcamaktayız. Hümanistik yaklaşıma göre yaşamımızda olup bitenleri kabullenmediğimiz sürece potansiyelimizi kullanan kişiler olamayız. Yaşanmışlıklar ve yaşanacaklar üzerine fazlaca düşünmek şimdiyi kaçırmaya sebep olmaktadır. İnsancıl yaklaşım kişilerin geçmişlerine takılı kalmamalarını savunur.

Bireyin Fenomenolojisi: Hümanistik terapistin rolü danışanın kendisini anlaması yolunda ona yardımcı olmaktır.

Kişisel Gelişim: Bu yaklaşıma göre mutlu olmak sadece temel ihtiyaçların
sağlanmasıyla olmamaktadır. Kişinin karşısına yaşamında güçlükler çıkmadığında arzuladığı varoluş noktasına doğru hareket eder.

Kendimi olduğum gibi kabul ettiğimde değişebilirim
– Carl Rogers

Hümanistik kuramın benimsediği terapi yöntemi, danışan merkezli terapidir. Rogers’a göre terapinin başarısını belirleyecek olan danışanın kendisidir. Çünkü terapist danışanın kendisinden fazla onun kadar bilgi sahibi değildir, onu onun kadar iyi anlayamaz. Bu terapi sürecinde terapiste düşen danışanla iyi ilişki kurup onun kendisini anlaması noktasında ona uygun ortamı sağlamaktır. Terapistler danışanlarını yargılamamakta, onlara koşulsuz kabulle yaklaşmaktadır. Bu sayede olumlu bir tavır gören danışan kendisini daha çok açmakta ve
kendisini özellikleriyle birlikte kabul etmektedir.

Günümüzde artık birçok terapist hümanistik yaklaşımı benimseyip danışan merkezli yöntemi kullanmaktadırlar. Araştırmalar hümanistik yaklaşımın işe yarar bir yol olduğunu tespit etmişlerdir. Bu işe yararlılığı danışanlar üzerinde de görmek mümkündür.

Canan Gürler | Psikolog

Kaynaklar

  • Aydın, T., 2017. “Hümanist Yaklaşım Nedir?”. 17 Temmuz 2020 tarihinde https://tuba-aydin.com/humanist-yaklasim/ adresinden erişildi.
  • Kaplanoğlu, M., 2019. “İnsancıl Kuram”. 17 Temmuz 2020 tarihinde https://remcdbcrb.org/insancil-humanist-kuram-ucuncu-guc-carl-rogers-abraham-h-maslow/ adresinden erişildi.
  • Burger, J., M., 2006. “Kişilik”. Kaknüs Yayınları, sf. 415-460.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir