Kitabın Künyesi

Yazar: Antoine de Saint-Exupéry

Sayfa Sayısı: 112

Yayınevi: Can Yayınevi

Türü: Çocuk Kitabı

İlk Yayın Yılı:1943

Konusu: Yazar, kitabında Küçük Prens’in ağzından küçüklerin gözüyle yetişkinlerin yaptığı hatalar anlatılır.

Antoine de Saint-Exupéry Hakkında

Antoine de Saint-Exupéry, asıl mesleği pilotluk olmasına rağmen edebiyat dünyasına birçok eser kazandırmış bir yazardır. 1900 yılında Fransa’da doğan yazar, 1944 yılında görevdeyken uçağıyla birlikte kaybolmuş ve ölüm sebebi hakkında kesin bir sonuca varılamamıştır. Varoluşçu ve insancıl bir dünya görüşüne sahip olan yazar, bu yaklaşımını eserlerine de yansıtmıştır. 4 yaşında babasını kaybetmesinin sonucu olarak çocukluk anılarını, mesleği nedeniyle uçuş maceralarını ve şahsına münhasır dünya görüşünü harmanlayarak etkileyici yapıtlar ortaya çıkarmıştır. Exupéry; sevgi, dostluk, bağlılık, sorumluluk, güven gibi coşkun duygulara önem vermesine rağmen, sanatı sade ve basitlikte aramış; bu durum kendisinin üslubuna da yansımıştır.

Pilot (1926), Güney Postası (1929), Gece Uçuşu (1931), İnsanların Dünyası (1939), Savaş Pilotu (1942), Bir Rehineye Mektup (1943), Küçük Prens (1943), Kale (1948) eserlerine sahip yazarın ölümünden sonra da notları, mektupları ve röportajları kitaplaştırılarak yayımlanmıştır.

Ana Karakterler

Küçük Prens: Gezegeninde yalnız başına yaşayan ve bir çiçeği olan çeşitli gezegenleri dolaşan bir kahramanımızdır.

Kral: Gezegeninde yalnız yaşayan ve her şeye hükmettiğini sanan birisidir.

Kendini Beğenmiş Adam: Küçük Prens’in gezegende gezdigi tanıştığı adının özelliğini taşıyan biridir.

Sarhoş: Utancını unutmak için içki içen bir kahramanımızdır.

İş Adamı: Sürekli hesap yapan, işini çok önemseyen, yıllardır yaptığı hesabın başından ayrılmamış bir kahramanımızdır .

Bekçi: Gezegendeki fenerleri gece-gündüz durumuna göre yakıp söndürme görevini üstlenmiş kahramanımızdır.

Kaşif: Masa başından kalkmadan kaşiflerin edindikleri bilgileri not eden kişidir.

Demiryolu Makasçısı: insanları taşıyan trenleri bazen sağa bazen de sola gönderme görevini üstlenen bir kahramanımızdır.

Diğer Canlılar: Çiçek, yılan, gül, tilkidir.

Satıcı: İnsanlara zaman kazanmaları için susuzluk giderici haplar satan kahramanımızdır.

Hikaye

Kitap bir pilotun uçağıyla kaza yaparak sahra çölüne inmesiyle başlıyor ve pilotumuzun yolu Küçük Prens ile kesişiyor. Kitap hakkında yaptığım araştırmalar sonucu farkettim ki, asıl mesleği pilot olan yazarımız Küçuk Prens kitabındaki kahramanımız pilot ile bize iç dünyasının kapılarını açıyor. Aslında pilotun karşılaştığı “küçük kişi” hepimizin içinde saklı duran çocuk belki de yetişkinliğin verdiği ağırlıkta ihtiyaç duyduğumuz özümüzdür.

Kitabımız bu “Küçük” kahramanımızın kendi gezegenini hatta gülünü bırakarak tek tek diğer gezegenleri dolaşmaya başlamasıyla devam ediyor. Küçük prens gittiği gezegenlerde yeni insanlarla tanışır. Bunlar sırasıyla Kral, Kendini beğenmiş adam, sarhoş, iş adamı, bekçi, kaşif, demir yolu makasçısı ve satıcıdır.  Bu insanlar aslında günlük hayatımızda hepimizin karşılaştığı belki bizlerin de onlardan biri olduğumuz yetişkin tiplerini temsil ederler, bencil, materyalist, hükmetme arzusuyla yanan…

Kitabın en çok sevdiğim yanı ince bir dille “büyüklerin” monoton, bencil ve hayal gücünden yoksun hayatlarını eleştirmesidir. Bunu kitapta çok beğendiğim bir paragrafı alıntılayarak açıklamak istiyorum. “Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: “Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinde sardunyalar, damında güvercinler vardı” derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm” demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!” diye bağırırlar.” Yazarın bu paragrafta anlattıkları bana o kadar tanıdık geliyor ki, öyle ya da böyle benim de bu düzenin parçası olduğumu farkediyorum.

Kitap her paragrafında o kadar derin anlamlar taşıyor ki insan kendini durup bir dakika o paragrafın üstünde düşünmekten alıkoyamıyor. Üzerine uzunca düşündüğüm bir paragraf da şöyle idi; “Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!” Uğrunda emek harcadığın, tanımaya anlamaya çalıştığın kişi sende yeniden anlam kazanır, onu diğer milyonlarca insandan ayıran şey sendeki anlamıdır. Büyükler -bizler- tek düze hayatımızda bir düzenin çarklısı olmuşuz, bu düzen içinde kaçımız çıkar ilişkisi olmadan gerçek dostlara sahip diye sorgulamadan edemiyor insan.

Küçük bir çocuğun gözünden paranın ünvanın ve mevkinin dünyada değer verilen her şeyin aslında ne kadar değersiz olduğunu gözler önüne seriyor yazar. Küçük Prens; bütün bu değersiz varlıkları ardında bırakarak, aslında yeni insanlar tanımak için geldiği bu çölde yorgun düşerek, geldiği yere, -ondan milyonlarca olsa da- kendi yetiştirip üstüne titrediği için ona ait olan gülüne dönüyor.

İnsan kendini bu çölde bazen gerçekten yalnız hissediyor, böyle hissettiğim zamanlarda artık Küçük Prens’in şu sözleri aklıma gelecek; “Çölü güzelleştiren bir yerlerde bir kuyu saklıyor olmasıdır.”

İçimizdeki kuyuları keşfetmek dileğiyle…

Sena Mete | Psikolog

Comments (18)

  1. Buradaki felsefî mesajları nerden bulabilirim acaba yardımcı olursanız sevinirim ♥️♥️🖤🖤💜💜

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir