Zihin antik çağlardan itibaren üzerinde düşünülen, psikolojinin ilk dönemlerinden itibaren üzerinde araştırmalar yapılan bir konudur. Zihinsel süreçlerin incelenebileceğine inanarak algı, hafıza, dil, karar verme, dikkat gibi süreçleri inceleyen psikoloji alt alanına ise bilişsel psikoloji denir.

Doğum tarihini 1956 yılı olarak kabul etsek de bilişsel psikolojinin, psikoloji alanları içinde hem en yeni hem de en eski ekol olduğu söylenir. Psikolojiyi derinden etkileyen “bilişsel devrim” aslında çok geniş bir zaman aralığında gerçekleşmiştir. Biz bazılarınca “bilişsel psikolojinin babası” olarak isimlendirilmiş Ulric Neisser’ı inceleyecek olsak da bilişsel psikolojinin geçmişinde daha pek çok öncü ismin etkisi olduğunu belirtmek ve öncesinden de kısaca söz etmek yerinde olacaktır.

Bilişsel Psikolojinin Geçmişi

17. yüzyıl düşüncesinde insan zihni saate benzetilmiş ve bu anlayış bilgisayarların icadına kadar etkisini sürdürmüştür. 1868’de Donders tarafından gerçekleştirilen ve zihnin ölçülemeyeceğine dair algıya meydan okuyarak karar verme süresini araştıran çalışma, ilk bilişsel psikoloji deneyi olarak kabul edilir. Bu tarih, psikoloji biliminin başlangıcı olarak kabul edilen ilk psikoloji laboratuvarının kurulmasından 11 yıl öncedir.

Sonraki yıllarda Wundt, Ebbinghaus ve James gibi diğer öncü isimler de bilişsel psikolojinin ilk deneyleri olarak adlandırılabilecek deneyleri gerçekleştirmiştir. Watson’ın “psikoloji bilinçle ilgili her şeyi başından atmalıdır” dediği, psikolojinin davranışçılık tarafından domine edildiği yıllarda bile bilişsel psikoloji alanına katkı sağlayacak çalışmalar yapılmaya devam edilmiştir.

20. yüzyılın önemli icadı olan bilgisayarların hayatımıza girmesi, insana ve insan zihnine bakışı etkileyen önemli bir gelişmedir. İkinci Dünya Savaşı sırasında güllelerin hedefi vurması için gereken hesaplamaları yapan bir makine ihtiyacından doğan bilgisayarlar, insanların yapmakta zorlandığı işlemleri gerçekleştirerek ilk kez akıllara yapay zeka ile ilgili soruları getirmiştir. Yapay zeka ve insan zihninin bilgisayar gibi çalışıp çalışmadığı konuları konferanslara konu edilmiş, 1956’da Dorthmouth College’de gerçekleşen kongre bilişsel psikolojinin doğuşu olarak kabul edilmiştir. Bilişsel psikolojinin tanımı ise daha sonra, 1967’de Ulric Neisser tarafından yapılmıştır.

Ulric Neisser

1928 yılında Almanya’nın Kiel bölgesinde dünyaya gelen Neisser, üç yaşındayken ailesiyle ABD’ye yerleşmiştir. İlk olarak Harvard Üniversitesi’nde fizik eğitimi almış fakat bilişsel psikolojinin bir diğer öncüsü olan George Miller’dan etkilenerek psikolojiye yönelmiştir. Bu alanda akademik çalışmalar yapmaya başladığı yıllarda, psikolojinin davranışçılık dışında pek de hareket alanı bulunmadığı için aslında mantıklı bulmasa da davranışçılığa yönelmek durumunda kalmıştır. Daha sonra 1967 yılında “Bilişsel Psikoloji” kitabını yayınlayarak, yılların birikimini ilk defa tanımlamış, bir ekol kurma niyeti olmasa bile psikolojinin davranışçı çizgiden uzaklaşmasına ön ayak olmuştur.

Bilişsel Psikoloji eserinden 9 yıl sonra ise “Biliş ve Gerçeklik” ismini verdiği kitabında, laboratuvarlarda yalıtılmış ve yapay koşullarda üretilen bilgiden duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, sonuçların günlük hayata da uygulanabilirliği olması gerektiğini savunmuştur. Zamanında davranışçılığı eleştirdiği gibi bilişsel psikolojiyi de eleştirmiştir.

Bilişsel Psikolojinin Katkıları

Psikoloji biliminin önemli dönemeçlerinden biri olan “bilişsel devrim” psikolojiye pek çok katkı sunmuş ve bilişsel psikoloji, psikolojinin önemli bir alt alanı haline gelmiştir. Bilişsel psikolojinin bir diğer öncüsü George Miller, yazdığı makalede bilişsel psikolojiyi bir karşı devrim olarak tanımlar. Bunun nedeni bu ekolün psikolojinin gözlemlenebilen davranışlara indirgenmesine ve uyarıcı-tepki anlayışına karşı zihinsel süreçleri öne çıkarmasıdır. Artık insan, yalnızca dışarıdan gelen uyarılara tepki veren boş bir levha değildir. Aktif olarak bu bilgileri seçer ve düzenler.

Bilişsel psikologlar, zihinsel süreçleri beyin görüntüleme yöntemleri, göz hareketi ve kas ölçümleri, tepki hız testleri gibi yöntemlerle ölçerler. Bilgisayar üzerinden gerçekleştirilebilen testler bu alanda sıklıkla kullanılmaktadır. Makalede kullanılan yukarıdaki görselde de, bilişsel psikolojinin bu disiplinler arası yapısını görmek mümkündür. Psikolojinin pek çok alt alanı da bilişsel psikoloji çalışmalarından etkilenmiş, bu çalışmalar doğrultusunda yeniden şekillenmiştir.

Neisser’ın bilişsel psikolojinin yalnızca düşünme süreçlerine takılıp kalması konusundaki endişelerinin dışında pek çok bilim insanı da bu alana yönelik eleştirilerini dile getirmiştir. Bilişsel psikoloji ise hala gelişmekte, eleştirilerin ve yeni araştırmaların katkılarıyla kendini oluşturmaya devam etmektedir.

Kardelen Yıldız | Psikolog

Kaynaklar

  • Goldstein, E. B., 2015. Cognitive Psychology: Connecting Mind, Research and Everyday Experience (4th Edition). Introduction to Cognitive Psychology içinde (4-22. ss.) Stamford: Cengage Learning.
  • Miller, G., 2003. The cognitive revolution: a historical perspective. Trends in Cognitive Sciences, 7 (3). 141-144.
  • Schultz D.P ve Schultz S.E. (2007). Modern Psikoloji Tarihi. (Çev. Y. Aslay). Psikolojide Çağdaş Düşünceler içinde (691-718. ss.) İstanbul: Kaknüs Yayınları. (Orijinal yayın tarihi, 2004)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir