Cinsel tatminin veya cinsel tepkinin etkilendiği tüm durumlardır. Cinsel işlev bozukluğunun evrensel olarak kabul gören bir tanımı yoktur. Cinsellik, ikili ilişkilerde özel ve ‘temel ihtiyaç’ olarak değerlendirilir. Ancak tarih boyunca tabu, önyargı, sansür ve ayıplanma korkusundan dolayı bu konu toplumda geri planda tutulmuştur. Yapılan araştırmalarda çiftlerin % 50’sinde cinsel işlev bozuklukları olduğunu tespit edilmiştir (Masters ve Johnson). Bunun yanı sıra çok sayıda araştırma cinsel tatminle ilişkili olarak çoğu ilişkide cinsel ilişkilerin kişileri tatmin etmediği ve beklentilerinin altında olduğunu tespit etmiştir.

Türleri

Araştırmalara göre cinsel işlev bozukluğunda en sık terapiye başvurulan nedenlerden ilki erkekte sertleşme bozukluğu olarak bilinen erektil disfonksiyondur. Sonrasında gelen bozukluklar ise; erken boşalma ve cinsel istekte azalma (hipoaktif cinsel istek), kadında ve erkekte orgazm bozuklukları ve vajinismustur. Bunun yani sıra cinsellikten tiksinme, kadında ve erkekte cinsel uyarılma bozukluğu, disparoni (cinsel ilişkide ağrı duyma) ve genel tıbbi duruma bağlı cinsel işlev bozukluğu yer almaktadır.

Her ne kadar erkekler daha fazla cinsel terapiye başvuruyor olsa da bilinenin aksine cinsel işlev bozuklukları erkekleri ve kadınları aynı oranda etkiler ve yaş veya cinsel yönelim ile ilişkilendirilmez.

Nasıl Anlaşılır?

Cinsel işlev bozukluğu öznel bir algıdır. Disfonksiyon veya bozukluk dediğimiz şey, vücudun ilişkilerinde tepki vermesi gerektiği gibi tepki vermediğinde değil, rahatsız olan kişinin kendisi olduğunda başlar. Bu tür bozukluklarda önemli olan kriter bu durumun kişinin kendisini ne derecede rahatsız ettiği ve partnerinizin bu durumdan ne kadar rahatsız olduğudur.

Cinsel performansınızdan memnuniyetsizlik ve karşı tarafı memnun edememe hissi, vücudunuzu kontrol edememe, bir sonraki cinsel ilişki başlamadan önce bile bedenimizin halihazırda bir miktar beklenti korkusuyla uğraşmaya başlaması, yine aynı şeyler olacağı korkusu “kesinlikle zevk almayacağım”, “zevk alamıyorsam bu sefer ne deneyeceğim?”, “yetersizim” gibi durumlar cinsel işlev bozukluğunun belirtilerine işaret edebilir.

Ne Zaman Yardım Alınmalıdır?

Cinsel işlev bozukluklarını tedavi etmenin önemli olmasının ana nedeni, genel olarak benlik saygısını, öz güveni ve yaşam kalitesini etkilemesidir. Cinsel işlev bozukluğu çiftler arasında daha kötüye giden bir iletişime neden olabildiği için ikili ilişkilerde uzaklık ve soğukluk başlaması kaçınılmazdır.

Cinsel sorunlar genellikle partnerler arasında sessizce yaşanır ve dile getirilmez. Bu nedenle kişilerde ciddi bir iç çatışma yaratır. Bu tür sorunlar sadece cinselliği zedelemekle kalmaz, aynı zamanda partnerlerin birbirine güvenmelerinde ciddi oranda zarar verebilir. Cinsellikle ilgili konular hakkında konuşmak suçluluk, utanç veya başarısızlık gibi çok karmaşık duygular üretebilir. Bu nedenle birçok kişi ve çift terapiye gelmek için harekete geçmekte zorlanır.

Öncelikle, genellikle kendinize ve başkalarına itiraf etmekten utandığınız bir sorununuz olduğunu kabul etmenin ve yardım istemeye cesaret etmeniz gerektiğinin bilincinde olmanız gerekmektedir. Birçok çift, sorunu kendi yöntemleriyle çözmeye çalışarak terapiye gidene kadar ortalama 5 yıl geçirir.

Günümüzde terapi amaçlı psikologlara başvuru çok azdır. İlişkinin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi için bu anlaşmazlıkların çoğunu çözmenin mümkün olduğu unutulmamalıdır. Cinsel işlev bozuklukları kendiliğinden yok olup düzelmez, bu gibi durumlarda bir uzmandan yardım talep etmek her zaman en doğru karardır.

İnsanların tabuları ve önyargıları olmadan cinsellik hakkında saydam konuşmanın normal olduğu bir kültür sizce nasıl olurdu?

Gülşah Özen | Klinik Psikolog

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir