Amerikalı Profesör Joseph Vandello’nun sosyal ve kültürel psikoloji alanlarında gerçekleştirdiği araştırmada, katılımcılara bir erkeğin hangi koşullarda erkekliğini ve bir kadının hangi koşullarda kadınlığını yitirebileceği sorulmuştur. Bunun üzerine erkeklerden alınan en ilginç cevaplar; iş yerinden kovulmak, aileyi geçindirememek ve terk etmek (aileyi, işini yarı yolda bırakmak anlamında) olmuştur. Kadınlarda ise bir cevap bulmanın daha zor olduğu ve ağırlıklı olarak rahmin alınması gibi fiziksel açıklamalar yapıldığı ortaya çıkmıştır.

İlkel Kabilelerde Erkeklik

Yakın zamana kadar, Doğu Afrika Maasai toplumundaki genç erkekler, yalnızca mızrak ve kalkan kullanarak aslan öldürdükten sonra “gerçek” bir “adamlığa” erişebiliyorlardı. Ataerkilliğin egemen olduğu bu toplumda, ancak bu sınavı geçtikten sonra evlenmelerine ve çocuk sahibi olmalarına izin verilirdi. Bugün bu ritüel hayvanları koruma amaçlı yasaklanmıştır.

Amazon’un yerli halklarından Sateré-Mawé’lilerde ise, “erkek adam” olabilmek için erkekler, meşhur mermi karıncalarıyla (bullet ant) dolu bir eldiveni ellerine takarak on dakika boyunca yarattıkları acıya dayanmaları istenilmekteydi. Sokmanın verdiği acı ise kurşun yarası ile karşılaştırılabilir. Bu ritüeli acısız geçiren başarılı, acı belirtisi gösteren biri ise başarısız sayılıp, ritüele en baştan başlaması gerekiyordu.

Topluma göre, başarılı bir erkek olmak için; kariyer, ideal bir fiziksel görünüm, hırs ve para gibi birçok özellik beklenmektedir. Sosyal psikologlara göre erkekler, çoğunlukla daha ağır işler yaparak, aileye maddi anlamda daha fazla katkı sağlar, daha yüksek bir statüye erişir ve toplumda ‘kabul’ görür. Bunları yapamayan erkekler ise başarısız olarak sınıflandırılır.

Şimdilerde çok fazla kullanılan ‘Alpha’ erkek terimi ise; yüksek statü sahibi, özgüvenli, ‘erkeksi’ giyinen ve hisseden, sadece kadınlardan hoşlanan, hiperseksüel yani 7 dakikada bir seks düşünen erkek olarak tanımlanmaktadır.

Erkek Davranışları

Bunun üzerine; “Şefkatli Babalar” (Zorgende Vaders) adlı eseriyle ün kazanan Hollandalı psikolog Vincent Duindam, bir makalesinde erkeklerin ‘kadınsı şeyler’ yapmaması gerektiği kuralına genç yaşta başladığından bahsetmiştir.
Erkekler erken yaşta bazı davranışların kendileri için değil kızlar için olduğu mesajını almaktadır. Örneğin; anaokulundaki erkek çocuklar, başkaları tarafından izlendiklerini hissettiklerinde her ne kadar oyuncaklarla oynamayı istiyor olsalar da uzak durmak durumunda kalırlar.

Kadın ve erkek imajları hakkında uzmanlığı bulunan Amerikan sosyolog Robb Willer, kadınlara ve erkeklere, ne kadar erkek veya kadın kimliğine sahip olduklarını ölçen bir anket hazırlamıştır. Girdikleri verilerden bağımsız olarak deneklerin yarısına erkek, diğer yarısına da kadın kimliğine sahip olduğu söylenmiştir. Kadınlar için, ister erkek ister kadın kimliği verilmiş olsun, sonuçlar pek bir fark yaratmamıştır. Ancak erkeklerde ise daha fazla utanç, suçluluk ve düşmanlık duyguları saptanmıştır. Hatta, daha ileri araştırmalarda bu durumu telafi etmek için denekler üzerinde bilinçsiz bir dürtü görülmüştür. Örneğin; aniden SUV model arabalara daha fazla ilgi gösterip, eşcinsellik konusunda daha olumsuz duygular geliştirdikleri saptanmıştır. Buna benzer erkekliğe ‘tehdit’ olarak algılanan diğer deneylerde ise erkek denekler, eşcinsel bireyden şüphelenerek, kadına cinsel tacizde bulunarak, daha şiddetli elektrik şoklarını kabul ederek, kendi boy ölçülerini ve cinsel deneyimlerini abartarak yanıtlar vermişlerdir. Bunun sonucunda bir kişinin erkekliği tehdit altındaysa, zararı olabildiğince çabuk telafi etmesi gerektiğini anlamış olmaktayız.

Ne Kadar Erkeksin?

Son olarak, Duindam’ın bir makalesinde, “kadınsı hareketler” (efeminelik değil) yapmaya cesaret eden erkeklerin kendileriyle daha barışık, daha fazla özgüvenli ve daha erkeksi hissettikleri belirtilmiştir. Erkeklik duygusu ne kadar güçlüyse, erkekliği kanıtlama dürtüsünün de o kadar az olduğu gözlemlenmiştir. Öyleyse; temizlik yapan, latte içen, pembe giyinen erkeklerin daha özgüvenli oldukları anlamına mı gelmiş oluyor? Peki araba yarışı yapan ve maço davranışlar sergileyenler erkeklik duygularının eksikliğini mi telafi etmekte sizce?

Sonuç olarak erkekler kendilerini defalarca kanıtlamak zorundadır. “Adamlığın” doğuştan sahip olunmadığı, hak edilmesi gereken ve birileri tarafından verilip tekrar alınabilen bir kimlik haline gelmiştir.

“Erkeğin erkekliği hep başka erkekler nezdindeki erkekliktir. Bu yüzden hep eksik gibidir yetemez, yatışamaz, doyamaz” (Sökmen, 2004).

Gülşah Özen | Klinik Psikolog

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir