Çağımız gereği birçok şey çok hızlı ve karmaşık gelişiyor. Oluşan değişiklik ve gelişmeler bireylerin birbirlerine olan ihtiyacını görece azaltmakta. Bireyler merak ettiklerini ve öğrenmek istediklerini birisine danışmak veya sormak yerine kendisi araştırarak öğreniyor. Bilgiyi insandan talep etmiyor ve internet gibi araçlara yönelmeyi tercih ediyor. İhtiyaçlarını giderme konusundaysa yardıma gerek duysa da tek başına üstesinden gelerek başarıya ulaşmaya çalışıyor ve yardım almayı başkasına muhtaç olmak olarak algılayabiliyor. Bu durum ilk etapta insanı güçlendiriyor gibi gözükse de insanlar arası ilişkilerin bağını azaltabilir ve mevcutta zaten sınırlı düzeyde bulunan etkileşimi kısıtlayabilir. İnsan eksikliği hissedildiği düzeyde ise sanal arkadaşlıklara ve etkinliklere yöneliyor. Bu da bulunduğu çevreden uzaklaşmasına sebep olabiliyor.

Bunun daha derin nedenlerine bakacak olursak; bireyin modernleşmeyle birlikte gelen bir farklılaşma çabası olduğunu söyleyebilirim. Farklılaşma çabasının altında ise kendini arama çabası yatar. Modern yaşamda toplumdaki rekabet ve tek başına ayakta kalma olgusuna hissettiği zorunluluk sonucunda birey, üzerinde bir baskı hisseder. Diğerlerinin arasından sıyrılmak ve onlara karşı üstünlük sağlayabilme amacıyla yaptığı çoğu şey bireyin diğerlerinden uzaklaşmasına sebep olabilir.

Yalnızlık dediğimiz olgu ise sadece insan eksikliğinden kaynaklanmıyor olabilir. Çevresinde çok sayıda kişi bulunan, belli bir düzeyde sosyal çevreye sahip olan bireyler de yalnızlık duygusuna kapılabilir. Bu durum son zamanlarda da çokça kullanılan bir ifade olan ‘kalabalıklar içinde yalnızlık‘ olarak adlandırılıyor. Bulunduğu mekana ait hissetmeme, yanındaki kişiyle ettiği sohbette kendi düşüncelerini bulamama, çevresindekiler tarafından anlaşılmadığını düşünme gibi bir çok nedenden kaynaklanıyor olabilir. Topluma aidiyet hissedemeyen birey ise mekan ve zamandan kopukluk yaşayabilir.

Bireyler gerek ruhsal sıkıntılarla gerek yaşadığı olaylardan kaynaklı olarak insanlardan uzaklaşabilir. Kısa vadede bu her ne kadar rahatlatıcı olsa da durumun sürekliliği sosyal izolasyonu getirebilir. Bu durum da bireyi daha saldırgan yapabileceği gibi çevreden gelen her uyarana da tedirgin ve şüpheli yaklaşmasına sebep olabilir. Çevresinden ve toplumdan uzaklaşan insan ise hayatından bir parçayı çıkarmış olur. Bu parçayı başka uğraşlarla ve hedeflerle doldurmaya çalışır. Belli bir uğraşı olmayan insan kendi içinde kaybolmaya başlarken, uğraşısı olan insan da uzun vadede yaptığı işlerden aldığı hazzı kaybediyor olabilir. Yalnızlık tamamen olumsuz bir olgu olmasa da insanın fıtratında insanlar ile iletişim ihtiyacı var olduğundan, beraberinde bir çok eksiklik doğurabileceğini söyleyebiliriz.

İnsanların yalnızlığını fark etmesi ve toplumdan izole olmaya başlaması neleri beraberinde getirdi?

Kişilerin kendi içindeki ruhsal sıkıntıları ve sonuçları bir yana günlük hayatta gözle görebildiğimiz değişikliklere bakalım. İnsanların yalnızlığı kabul ve tercih etmeye başlamasıyla birlikte ilk değişim gösteren şeylerden birisi konut mimarisi. Önceki zamanlarda geniş ve bir çok yatak odası bulunan evlerin yerini kişilerin yalnız yaşayabileceği şekilde tasarlanan evler almaya başladı. Stüdyo şeklinde tasarlanan evler özellikle ailesinden farklı şehirde yaşayan öğrenciler ve çalışan bekar kişilerin en çok tercih ettiği yapılardan. Mobilyalarda da pratik, kullanışlı ve küçük olanlara yönelim arttı. Arabalarda eskiden daha çok kişi kapasiteli, geniş ve büyük bagaja sahip olanlar tercih edilirken, son zamanlarda iki kişilik küçük bagajlı tasarlanan araba üretimleri oldukça arttı. Marketlerde tek meyve ve sebze satış alternatifi sağlandı. Paket ve açıldığında tek kişinin bir seferde pişirip yiyebileceği miktarda hazır yemek türleri üretilmeye başlandı. İlgi çekici değişikliklerden bir tanesi ise yalnız insanların kafe ve restoranlarda tek başına yemek yeme çekincesini ortadan kaldırmaya yönelik. Bir bulguya göre kare ve dikdörtgen şeklindeki köşeli masalar, tek başına oturmak isteyen insanlara, diğer köşelere de birilerinin oturması gerektiğini çağrıştırıyor. Bu sebeple bazı kurumsal şirketler yuvarlak ve tek kişinin kullanabileceği boyutta küçük masalar kullanıyor.

Elif Çalışkan | Psikolojik Danışman

Comments (1)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir