12 Öfkeli Adam, babasını kasten bıçaklayarak öldürmekle suçlanan 18 yaşındaki bir gencin dava sürecinde mahkeme jürisinin karar alma aşamasını anlatıyor. Gencin ve iki tanığın ifadesi davada dikkate alınıyor. Birbirini tanımayan ve herhangi bir ilişkileri olmayan 12 jüri üyesinin her birinin ortak kararı ile dava sonuçlanacaktır. Karar sonucuna göre çocuk idam edilecek veya suçsuz bulunacaktır.

Kararlarımız salt bize mi özgü, yoksa çevremizdekilerin kararları bizi etkiliyor mu? Karar aşamasında çevremizdekilerden nasıl etkileniyoruz? Ya da kararlarımızdan ne kadar emin oluyoruz ve bizden farklı görüşte olanlara kulaklarımızı tıkıyoruz? Kişinin kendi doğruluğundan şüphe etmesi, mutlak doğruyu bulmak üzere çıktığı yolda başkalarının fikirlerini önemsemesi bir kişinin hayatına mal olabilir mi? Bu film tam da bu sorulara cevap niteliğinde bence. Film bir kişinin 11 kişiye karşı çıkıp onları kendi bildiği doğruya ikna etme sürecini anlatıyor.

Bilgisel Sosyal Etki ve Normatif Sosyal Etki

“12 Öfkeli Adam”, bilgisel sosyal etki ve normatif sosyal etkinin gücünü örneklemektedir. Bilgisel sosyal etkiye göre bireyler, başkalarının düşünce, tutum ve davranışlarının kedilerinkinden daha geçerli olduğuna inanır ve uyum sağlarlar. Normatif sosyal etkide ise kişiler düşüncelerinin diğerleri tarafından kabul görmeyeceğini düşünüp başkalarının düşüncelerine boyun eğerler. Düşünce ve inançları değişmemesine rağmen davranış ve tutumları gruba göre şekillenir.

Analiz

Filmde herkesin önünde yapılan oylamada normatif sosyal etkiyi görmemiz mümkün. Kişiler sosyal açıdan kabul görmeme korkusu ile uyuma açıktı. Oy veren 11 kişinin tereddüt ederek oylarını verdiğini görüyoruz. Oy veren asabi adam tartışmanın ilk dakikalarında ‘’tabii ki suçlu’’ diyerek kendisinden emin ve otoriter bir duruşla kendi konumunu güçlendirir. Ve bu duruşu diğer kişilerin de normatif sosyal etki ile asabi olan adama uyum sağlama eğilimine neden olur.

Bilgisel sosyal etkiyi şiddetlendiren faktörlerden biri zaman kısıtlamasıdır. Bazı jüri üyeleri yapması gereken önemli işleri olduğu vurgusunu yaparak diğerleri üzerinde zaman baskısı oluşmasına yol açıyor. Muhtemelen bu baskı bazı jüri üyelerinin grubun çoğunluğuna uyarak “suçlu” oyu vermesine sebep olmuştur. Bilgisel sosyal etkilerin gücünü örnekleyen bir jüri üyesi de ikna edici argümanlarla diğer jürinin oyunu suçludan suçsuza çevirmesini sağlar. 8 numaralı jüri 11 kişi suçsuz oyu kullanırken gruba uyum sağlamayıp suçsuz oyu kullanmıştır. Bunun sebebi ise jüri duruşmasından önce davaya ilişkin araştırmalar yapması ve çocuğun suçsuz olabileceğini düşündürtecek bulgular elde etmesidir. Bu sahne, kişinin konu hakkında bilgisi arttıkça gruba uyma eğiliminin azaldığını göstermektedir. Aynı zamanda makul açıklamalarını görsel olarak da destekleyerek diğer kişileri de ikna etmekte başarılı olmuştur.

Özetle; filmin başlangıcında 11 jüri üyesi çocuğun suçlu olduğuna dair oy verirken, 1 kişi suçsuz olduğunu düşünür. Ve bu doğrultuda kişilerin birbirlerini ikna etme süreci ele alınır. Filmin sonunda gencin gerçekten suçu işleyip işlemediğini bilmiyoruz ama jüri üyeleri gergin ve hararetli bir tartışma sonucunda gencin suçsuz olduğuna karar verirler. Malcolm X’in de dediği gibi ‘‘bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter’’. Bu doğrultuda zaman zaman seçimler yaparken kendi inandığımızı mı yoksa toplumun inançları doğrultusunda mı seçimler yaptığımızı sorgulamak ve farkındalık kazanmak faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

Bu konu ilginizi çektiyse sosyal psikolojinin önemli deneylerinden olan Asch’in deneyine de göz atabilirsiniz:

Şevval Yalçın | Psikolog

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir