İntiharın Eşiğinde Kirazı Tadımlamak

Bay Bedii intihar etmeye karar vermiştir ve üzerine toprak atarak kendisini öldürebilecek birini aramaktadır. Önce İranlı birine, sonra Kürt bir askere, daha sonra Afgan asıllı bir öğretmene teklif eder fakat sonuç alamaz. En son Azeri bir Türk kendisinin de daha önce intiharı düşündüğünü fakat kirazın tadı için bundan vazgeçtiğini, fakat dilerse bu işi yapabileceğini söyler.

Filmi izlerken aklıma takılan ilk soru şu oldu, baş karakter neden üstüne toprak atacak birini arıyor? Gerçeği değerlendirme yetisinin bozulması, bazı ilaçların yan etkileri, bağımlılıklar ve ağır psikopatolojik belirtileri bir kenara bıraktığımızda insan neden hayatına son vermeyi aklından geçirir, hatta bunu ister ve eyleme döker?

Toplum, aile veya sevdikleriyle hatta insanlarla arasında sağlıklı bir bağ kuramamak intihar düşüncesinin temel etkenlerinden sanırım. Öyle ki yalnız yolculuk yapan Bay Bedii veda ederken bari birinin ona eşlik etmesini, bir kez olsun var olduğunun fark edilmesini istemişti. ‘Veda’ diyoruz, ‘ayrılık’ diyoruz, fakat geride kimsesi kalmayınca insanın bu kelimeler bile anlamını yitiriyor, yalnızca ‘silinip gitmek’ oluyor bu son veriş.

İkinci bir sebep de hayata tutunamama hissi muhtemelen. Bir şeyler başarabileceğine bir inancı kalmamış gibiydi Bay Bedii’nin. Kendini doğrudan öldürebileceği bir yol bulabilirdi fakat o kadar edilgendi ki hayata karşı, verdiği kararı uygulayacak cesareti kendinde bulamamıştı muhtemelen ve yana yakıla kendini öldürebilecek birini arıyordu.

Bir diğer etken de karamsarlık olarak yansıtılmış filmde. Film boyunca karanlık ve virane mekanlar tercih edilmişti. Belki de Bay Bedii insan denen varlığın ne kadar merhametsizleşebileceğini son kez görmek istedi, neden olmasın? Maddi menfaat karşılığında kendisini öldürecek birini bulmak, yeryüzünde yaşamaya değer bir ulvi değer kalmadığını ona son kez gösterecekti ve emin olup gidecekti buralardan. Gözü arkada kalmayacaktı başka bir deyişle.

Bütün bunlar bir yana, filmde vurgulanan esas sebep hayattan tat almayı unutmuş olmaktı muhtemelen. Azeri Türkü intihar etmekten ilk alıkoyan kirazın verdiği anlık tat kadar da olsa yaşamaya değer bir güzelliği fark etmiş olmasıydı. Kendisinin de dediği gibi bu olay sonrasında da sorunlar hiç bitmemişti, ama o kirazın tadını fark edebilmişti artık.

Fakat filmde en dikkat çeken nokta Azeri Türk’ü intihardan kesin olarak vazgeçiren şeyin aslında kirazın tadı olmamasıydı. Kirazın tadı sadece durdurmuştu onu o an. Esas kirazı çocuklara ve eşine ikram ettiğinde ve onların yüzündeki gülümsemeyi gördüğünde gerçekten yaşamaya değer bir şeyi fark etmişti.

Birbirimizin yanında olabildiğimiz kadar varız bu hayatta; acı, mutluluk duyabildiğimiz, acıyı ve mutluluğu paylaşabildiğimiz kadar…

Azeri Türkü amcanın dediği gibi,

Azizim uçtum gel
dost bağına düştüm gel
yahşi günün kardeşi
yaman güne düştüm gel.

Yani denebilir ki; inisiyatif aldığın, tadına vardığın, ümit ettiğin, bağ kurduğun ve sevdiğin kadar varsın, bütün hikayemiz bu…

Feyza Betül Tunceroğlu | Psikolog

Comments (1)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir