Günümüzün Tıbbi Bakış Açısı

Eski zamanlarda, özellikle doğu kültürlerinde zihnin kişinin bedensel sağlığı etkilediği oldukça yaygın ve doğruluğu kabul edilen bir düşünce yapısıydı. Şu anda ise modern tıp bu tarz yorumları göz ardı ederek bilimsel yoldan gitmeyi tercih etmektedir. Çeşitli hastalıkların kişinin ruhsal sağlığından, hayatındaki stres faktörlerinden etkilendiği ve buna bağlı olarak da vücudun o hastalığa karşı daha savunmasız bir hale geldiğini kanıtlayan birçok çalışma da mevcuttur. Bunun yanında, plasebo etkisi denilen etkisiz ilaç verme deneyleri bunun bir örneğidir.

Psikonöroimmünoloji ve MS Hastalığı

Psikonöroimmünoloji, bağışıklık ve sinir sisteminin psikolojik süreçlerle olan bağlantısını ortaya koyar. Örneğin, oldukça zor bir nörolojik hastalık olarak bilinen MS hastalığını ele alalım. Ağır stresli yaşam olaylarının, duygusal bastırmaların ve insan ilişkilerinde kendini ifade edememenin bu hastalıkla ilişkili faktörler olduğu söylenebilir. Tek bir faktör hastalığa neden olmaz fakat insan vücudu beyinle bağlantılı olarak çalıştığı için strese maruz kalındığında tüm vücut sistemi de buna uygun olarak koşullanır.

Stresli bir durumda aktive olan HPA ekseni vücudun “savaş ya da kaç” durumuna hazırlanmasını sağlar. Kortizol hormonu salgılanır ve bu sürekli sürekli hale gelirse bir süre sonra vücut hormona karşı direnç kazanır. HPA ekseninin aktive olma hali sıklaştıkça vücut yorulur. Tüm bunlar göz önüne alındığında vücüdun ruhsal sağlıktan tamamen ayrıştırılması mantıklı değildir. Stres denilince akla sadece yoğunluğun veya çok zor görevlerin gelmesi gerekmez. Duygusal ilişkiler, sorumluluklar, zorlayıcı insan ilişkileri ve daha çeşitli birçok durum strese sebebiyet verebilir.

MS örneğinde, MS hastalığına yakalanmış insanların karakter özelliklerinin benzerliğine dikkat çekilmektedir. Sürekli başkalarını memnun etmeye odaklı, kendini arka plana koyan, fazla uyumlu ve duygularını ifade etmeyen/edemeyen insanların bu hastalığa daha yatkın olduğu ileri sürülmektedir. Aslında dil ile verilemeyen yanıtı vücudun kendisi “hayır” diyerek verir.

Sınırları Belirlemek ve Hayır Diyebilmek

Kişinin kendi sınırları belirlemesi, koruması ve hayır diyebilmesi bu yüzden önemlidir. Basit bir konu gibi gözükse de, insanın hayatında istemediği şartlara, insanlara ve durumlara maruz kalması o kişide stres yaratır. Olan durumlarla hep savaşır haldedir ve bu yorucudur. Hayatta çeşitli zorluklarla karşılaşmak elbette ki normaldir. İstenilmeyen şeylerin olmasından ziyade içsel olarak huzurlu olunmayan, kabul görülmeyen, kendin olamadığın ilişkilerde ve ortamlarda bulunmanın zorlayıcı olduğu düşünülmektedir. Çünkü her insan kendi yaşamını sürdürmeye programlıdır ve kendini tehdit altında hissettiğinde, huzur ve güvenden yoksun kaldığında bu kendisinde olumlu etki yaratmayacaktır.

Bu yüzden farkındalıkla yaşamak kendinin ve çevrenin farkında olmak önemlidir. Bir sorun yaşandığında bu durumun çözümlerini aramak ve uzlaşılacak yollar tercih etmek gerekir. İş yaşamında mutlu olmayan birinin bunun sebeplerini irdelemesi, gerektiği durumda o ortamdan ayrılmaya çalışması bir seçenek olacaktır. Bu tüm problemlerde geçerlidir. İnsan, sosyal bir varlık olduğundan insanlarla istese de istemese de etkileşim içindedir. Bu nedenle önemli olan, sağlıklı iletişim ve anlayışın hâkim olduğu ilişkiler geliştirmektir.

Sevde Orhan | Psikolog

Kaynaklar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir