Uzun kış gecelerinin, soğuk ve yağışlı havanın geride kaldığı şu günlerde baharın gelişini ve doğanın uyanışını iyiden iyiye hissetmeye başladık. Bahar kelimesi bile yetiyor bazen ruhumuzu canlandırmaya. Bahar canlılıktır, tazeliktir, bir uyanıştır bahar. Kuşların cıvıltısıdır, şarkı söylemesidir, raks yapmasıdır bahar. Bahar sarı papatyalardır, çeşitli renklere bürünmüş ağaçlardır, mor erguvanlardır. Yeni beklentilerdir, hayata yeni bir merhabadır ve bazen kararsızlıktır bahar.

Divan edebiyatında, şairlere ilham kaynağı olmuştur bahar mevsimi. Tabiatın güzelliği, renkliliği ve kıştan kurtulmanın bir sevinci, hayatın canlandığı bir mevsim olarak işlenmiştir. Divan şiirinde aşk bu mevsimde yaşanır. Eğlenceler, düğünler hep bu mevsimle başlar. Bu şiirler tabiatın insan psikolojisi üzerindeki etkilerini de anlatır. Nitekim baharı konu alan şiirler, insan ve tabiat arasındaki etkileşimi pek çok açıdan ortaya koyar. Gelenek görenekler, dini inançlar, günlük hayata kadar çeşitli alanlarda baharın insan tarafından nasıl algılandığını ve insan üzerinde nasıl  bir etkiye yol açtığını şiirsel bir anlatımla okurlarına sunar.

İnsan yaşadığı çevreyle, iklim koşullarıyla ve bir çok etkenle birlikte değerlendirilmesi gereken bir varlıktır. Yaşanılan olaylar ve mevsim değişiklikleri ruh hali üzerinde belirli etkilere sebep olmaktadır. Mevsimlerin insan üzerinde pek çok fizyolojik ve psikolojik etkisi olduğundan söz edebiliriz. İlkbaharda doğanın canlanmasıyla birlikte yaz mevsimi kendisini yavaş yavaş göstermeye başlar, doğanın renklenmesi, güneşin parlaklığı kendimizi daha enerjik ve neşeli hissetmemizi sağlarken diğer taraftan insan ruhunda dalgalanmalara da sebep olur. Doğa kendisini yenilerken, insan ruhunu da yeniliyor. Değişim, güzelliği dünyamıza katarken bir takım zorlukları, duygusal karışıklıkları da bizlere sunuyor. Orhan Veli’de bu yaşanan ikili duyguları şiirine ne güzel yansıtmış;

“Beni bu güzel havalar mahvetti,

Böyle havada istifa ettim

Evkaftaki memuriyetimden.

Tütüne böyle alıştım,

Böyle havada aşık oldum;

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum;

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti;

Beni bu güzel havalar mahvetti.”

Yeni olana alışmak adaptasyon sürecinide gerektiriyor. Kışın yorgunluğundan çıkan insan, yeni bir harekete geçerken bazı sıkıntılar yaşayabiliyor. Kış saatinden yaz saatine geçmek, kışın zaten erken kalkamıyorken bir saat daha erken uyanmaya başlamak, güne isteksiz, mutsuz ve karamsar başlanmasına neden olabiliyor. İlkbahar yeni ümitleri, heyecanları da beraberinde getirirken kimi insanlar beklentilerinin aksine mutlu olamıyor. Karamsar ve mutsuz ruh haline bürünerek çökkün duygudurumları yaşamaya başlayabiliyor. Birey kendisini içinde bulduğu bu ruh haliyle birlikte isteksizlik, uyku hali, enerji kaybı, motivasyon kaybı, dikkat ve konsantrasyon bozukluklarıyla yüzyüze kalabiliyor. Bu belirtiler hayat kalitesini olumsuz olarak etkilemeye başlıyor ve iş yaşamında ya da sosyal hayatta bir takım performans düşüklüklerine, iletişim problemlerine, iş gücü kaybına veya çeşitli problemlerin ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Mevsimsel depresyon veya bahar yorgunluğu olarak adlandırılan bu durum özellikle biyolojik olarak depresyona yatkınlığı olan bireylerde mevsim geçişlerinde daha sık görülebiliyor. Ayrıca bahar aylarında neşeli ve enerjik olunmasına neden olan hormonların salgılanmasında da artışlar meydana gelir. Mesela bazı hormanlar gün ışığı gördüğünde daha fazla salgılanırken, bir takım bazı hormanlarda karanlık ortamlarda daha fazla salgılanır. Örneğin, sonbahar ve kış aylarında güneş ışınlarının azalması beyindeki  melatonin hormonunun üretimini arttırmaktadır. Melatonin karanlık ve ışığın olmadığı ya da az olduğu ortamlarda salgılanan bir hormondur. Sonbahar ve kış aylarının yaz ve bahar aylarına göre daha kapalı havalara sahip olması bu mevsimlerde bireylerin kendilerini depresif hissetmelerine sebep olmaktadır. Bahar aylarının gelişiyle beraber güneş ışınlarının kendisini daha sık göstererek karanlık geçen günler azalır. Yine aynı şekilde bahar ve yaz aylarında  mutluluk veren serotonin hormonunun üretiminde artış olmaktadır. Böylece vücudumuzun daha aktif olmasını sağlayan hormonların salgılanmasına rağmen eğer bireylerde beslenme bozukluğu, vitamin eksikliği gibi durumlar mevcutsa, birey bu değişime kısa sürede adapte olamayarak kendisini enerjisiz ve yorgun hissedebiliyor.

Mevsim değişimlerinde depresif belirtilere sahip olan bireylerin dikkat etmesi gereken ya da bahar yorgunluğu yaşamamak için en önemli ipucu güneş ışığından mümkün olduğunca çok faydalanılmasıdır. Sabah mümkün olduğunca gün aydınlanmadan önce uyanarak güneşin ilk ışıkları itibariyle ondan faydalanmaya başlanılmalıdır. Uyku-uyanıklık saatlerinde planlı ve programlı olmaya, güne düzenli başlamaya özen gösterilmelidir. Yaşam tarzlarına özen gösterilerek, monotonluktan uzaklaşmaya dikkat edilmesi gerekmektedir. Spor yapmalı ve kış aylarında sıklıkla enerji kayıpları ortaya çıktığı için sağlıklı beslenmeye dikkat edilmelidir. Yeni hedefler belirlenmeli ve dışarıda geçirilen aktivitelere zaman ayırmaya özen gösterilmeli, sosyal aktivitelerde kısıtlamaya gidilmemelidir. Bütün bu alanlara dikkat ediyor olmanıza rağmen eğer psikolojik ve fiziksel şikayetlerinizde azalma yaşamıyorsanız bir ruh sağlığı uzmanına başvurmanız uygun olacaktır.

Merve Tunay Dünya | Klinik Psikolog

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir