Sosyal öğrenme teorisi Kanadalı ünlü psikolog Albert Bandura tarafından geliştirilmiştir. Bandura, insanların davranışları gözlem yoluyla öğrenebileceğini, ayrıca insanların çevreyle sosyal etkileşimlere girerek yada medya araçları ile davranışları gözlemlediğini ve taklit ile bazı davranışları kendilerinin de yaptığını söylemiştir. Bu yüzden bu teoriye göre öğrenme hep sosyal bir bağlamda olur. Davranışçı kuramdaki gibi ödül-ceza yöntemi olmasına gerek yoktur. Ama yine de ödüllü davranışlar daha çok taklit edilir. Cezaya (nahoş duruma) yol açabilecek davranışlardan ise daha uzakta kalınır.
Çocukların gözlemlediği çeşitli gruplar olabilir. Bunlar, medyada gördükleri kişiler, ebeveynler, öğretmenler, kendi yaşlarındaki çocuklar olabilir. Bunun için Bandura 3 temel nokta belirtmiştir. Bunlar canlı model, sembolik model ve sözlü direktiflerdir.
Canlı Model: Davranışı yapan gerçek bireyler.
Sembolik Model: Görsel medyada, filmlerdeki, çizgi roman veya kitaplardaki gerçek olmayan yani kurgusal olarak tasvir edilen karakterler.
Sözlü Direktifler: Sembolik ya da canlı bir model olmaksızın davranışın anlamını içeren yönlendirici açıklamalardır.
Buna göre, insanın bir davranışı taklit etmesi için karşısında gerçek bir kişinin olması gerekmez. Örneğin çizgi romandaki karakterin davranışını yada bir filmde izlediği bir karakterin davranışını taklit etmeyle de öğrenme olur. Sosyal medya da ayrıca buna dahildir.
Örneğin Youtube videoları izleyerek de, okuyarak ve izleyerek de öğrenme mümkündür.
Neden Model Alıyoruz?
Bu kurama göre birini model olarak almanın birçok sebebi olabilir. Bandura’ya göre modelin mevkiinin öğrenme üzerinde yoğun etkisi vardır. Model gözlemciden daha üstte mevkide ise daha güçlü bir davranış oluşturabilir. Ama tam tersi daha alt mevkide ise model taklit davranışlarına neden olmayabilir.
Sosyal Öğrenme Kuramı klasik koşullanma ve edimsel koşullanmayı iki temel öğrenme çeşidi olarak kabul eder. Albert Bandura, Skinner’in ortaya attığı edimsel koşullanma kavramlarına itiraz etmez fakat bireyin öğreniminin sosyal ortamda gerçekleştiğini ve çocuklar için en önemli öğrenmenin başkalarının davranışlarını gözlemlemeleriyle gerçekleştiğini savunur. Bandura bu tür öğrenmeye model alarak/gözleyerek öğrenme der. Bu kuram, davranışçı öğrenme kuramı ve bilişsel yaklaşım arasında bir kanal gibi görülür. Nedeni ise bu kuramın bilişsel faktörlerin öğrenmeye nasıl katıldığını içermesidir. Burada Bandura, Skinner’in düşüncelerinden farklı olarak bireylerin sürekli bilgi işlediğini ve davranışlar ile sonuçlarının ilişkisini dikkate aldıklarını söyler. Bu nedenle, bireyin bir modelin davranışlarını gözlemleyip taklit etmesi kendiliğinden gerçekleşmez. Davranışların taklit edilmesinden önce bir düşünce vardır. Bu süreçlere arabuluculuk süreçleri denir ve 4 tanedir.
Arabuluculuk Süreçleri
Dikkat: İnsanlar gündelik yaşamda her ne kadar çok fazla davranışı gözlemlese de, bireyin bir davranışı taklit edebilmesi için o şeyin onun dikkatini çekmesi gerekir. Model ilgi çekiciyse, davranışta ilgi çeken bir şey varsa bireyin dikkatini öğrenmeye vermesi daha yüksektir.
Hafızaya Alma: Bilginin saklı olması öğrenme süreçlerinin önemli noktasıdır. Herhangi bir davranış fark edilmiş olsa bile illa ki her an hatırlanmayabilir. Bu da taklit edilmesini zorlaştırabilir.
Taklit Etme veya Davranışa Dönüştürme: Modelin davranışlarına dikkat edilip bu davranışlar hafızaya atıldıktan sonra davranışı gerçekleştirme kısmına gelinir. Gözlemle öğrenilen davranışları taklit etme yani tekrarlanmaları beceri gelişimini de sağlar fakat bireyin gözlemlediği ve taklit etmek istediği çok fazla davranış olsa da fiziksel yeteneklere sınırlı derecede sahip olduğundan bu davranışları taklit edemeyebilir. Bu sebeple bazı davranışların taklit edilebilirliği olsa da fiziksel olarak yapılamayacağı düşünülen davranışı taklit etmemeye çalışmak da olası bir durumdur.
Pekiştirme veya Motivasyon: Bireyin bir davranışı taklit etmek için bir davranışa verilen ödül ve cezaları gözlemlemesi o davranışı taklit etmekteki motivasyonunu etkiler. Örneğin birey, bir kişinin bir davranışı yaptıktan sonra ödüllendirildiğini gözlemlerse o davranışı taklit etme olasılığı artar.
Bobo Doll Deneyi
Albert Bandura bu deneyle saldırganlık gibi davranışların gözlemle taklit edileceğini ortaya çıkarmayı hedeflemiştir. Çocukları 3 gruba ayırarak deneyi uygulamıştır. İlk gruptaki çocuklar plastik oyuncağa yetişkinlerin saldırdığını, sonrasında ise bu davranışın ödüllendirildiği videoyu izleyerek gözlem yapmışlardır. İkinci gruptaki çocuklar oyuncağa saldırıldığını fakat saldıranların cezalandırıldığı videoyu izleyerek gözlem yapmışlardır. Üçüncü gruptaki çocuklara (kontrol grubu) ise ödül ve ceza ile yetişkin model olmadan video izletilerek gözlem yapmaları sağlandı. Deneyin sonucunda birinci gruptaki çocukların bebeğe karşı saldırganlık gösterdiği görülmüştür. Böylelikle ödüllendirilen bu davranışı taklit etme isteklerinin arttığı görülmüştür. İkinci gruptaki çocukların ise bebeğe karşı daha az saldırgan davranışlar sergiledikleri görülmüştür. Böylelikle her ne kadar kendileri ceza almasalar da bu davranışı yaparlarsa cezalandırılacaklarını gözlemledikleri için bu davranışı yapmamayı öğrendikleri görülmüştür.