Özet

Kenan iyi görünümlü, varlıklı, göz önünde olan bir iş adamıdır. Dışarıdan bakıldığında her ne kadar vurdumduymaz ve önemsemez kişiliği ile dikkat çekse de çocukluğundan bugüne yaşadığı her şeyi içine atmaktadır. Kendini diğer insanlardan daha üstün gören, parası ve gücü ile övünmekten hoşlanan ve göz önüne bu şekilde çıkmaya çalışan biridir. Annesi tarafından ‘kral’ gibi büyütülmüştür ve bütün kadınların onun peşinden koşacağına dair bir inancı vardır.

Fadi, Kenan’ın devamlı olarak gittiği bir mekanda garsonluk yapmaktadır ve daha çok genç bir kadındır. Baba sevgisini tatmamıştır. Ailedeki diğer kadınların da babadan dolayı büyük problemler yaşadığı ve bu yüzden baba sevgisi arayan bir kadındır. Fadi, Kenan ile tanışmasından sonra diğer kadınlarda olduğu gibi Kenan’a hemen aşık olmamış, bir süre kendi peşinden koşturmuştur. Kenan kadınların ilgisine alıştığı için bu durum sıradışı şeyler yaşamasına neden olur. Çeşitli taktiklerle Fadi’yi kendine aşık etmeyi başarır.

Diğer yanda Handan, Kenan’ın eşidir ve Kenan’ın yaptığı her şeyi anlar, bilir ve yine de susar. Çünkü kendi düzeninin de bozulmasını istemez. Hikaye düşünüldüğü gibi ilerlemez ve Fadi artık Kenan’ın boşanmasını istemektedir. Kenan, ilişki bağımlısı ve narsist kişilik yapısıyla önümüze çıkan bir karakter olarak ne Fadi’den ne de Handan’dan kopmak istemez. İki kadını bir arada idare etmeye çalışır fakat bu durum pek uzun sürmez. Bu ilişkinin ortaya çıkması ile Kenan yavaş yavaş elindeki her şeyi kaybeder. İki kadını idare etmek için söylediği yalanlar ayağına dolanır, işini de kaybeder. Manevi açıdan da kayıplar verdikten sonra bir psikiyatriste gitmeye başlar.

Kral Kaybederse geçmişin geleceğe nasıl bir köprü kurduğunu oldukça açık bir şekilde anlatan bir kitaptır.

Gücün Zayıflığı

Kitabın yazarı ve aynı zamanda psikiyatr olan Gülseren Budayıcıoğlu hikayeyi ve özellikle Kenan karakterini ‘avına av olan bir avcının hikayesi’ olarak tanımlıyor. Kenan’ın hayatındaki ilk kadın figürü olan annesi tarafından bir ‘kral’ gibi yetiştirildiği ve istediği her şeyin hemen karşılandığı bir çocukluk geçirmiş olsa da bir yandan da onu manevi açıdan eksik bırakmış bir baba figürü ile büyümüş. Babası ile bir bağ kuramamıştır. Onu hep kötü biri olarak ansa da bir ortak noktaları var; yaşadıkları ilişkiler. Eksik yanı ve şımartılmış yanı arasındaki çatışmayı yönetemeyen Kenan’ın hikayesi, narsistik kişilik bozukluğunun çocukluk yıllarından başlayarak yetişkinlik döneminde nasıl ortaya çıktığını okuyucuya göstermiştir.

Kenan zaman içerisinde kendisindeki değişimi her ne kadar kendisi fark etmese de, çevresindeki kadınlar fark etmiştir. Fakat iki kadının da kendi iç dünyalarında problemleri olduğu için bu durum kendilerine karşı bir tehdit unsuru olana kadar pek önemsememişlerdir. Kenan’ın hiçbir zaman düşmeyeceğine ve hep en yükseklerde kalacağına dair inancı düştüğü an onu derinden zedelemiştir. Kurduğu ilişkilerdeki alışkanlığından ötürü psikiyatristi ile de en başında av-avcı konumunda kalmaya çalışmış, bir süre sonra her şeyini kaybettiğini fark edip kendini değiştirme kararı almıştır. Aslında Kenan yalnız kalmaktan çok korkan ve bu yüzden birden çok kadınla birlikte olan bir adamdır. Annesi, küçükken ortadan kaybolmuştur. Kenan bu kaybolma hikayesini tekrar şimdiki hayatında tekrar yaşatarak o hikayeye farklı bir son yazmaya çalışır, bağlanma figürü olan annenin (kadının) gitmediği bir son!

Yüksek derecede reddedilme hassasiyetine sahip olan Kenan, tüm zaman boyunca içindeki kırılganlığı narsist tarafı ile kapatmış olsa da bir gün avcı olarak çıktığı yolda av olarak kendini bulunca aslında ne kadar da kırılgan olduğunu anlar. Bu tarafını hissetmesine hiç fırsat olmamış, ya hep acı çeken tarafta olmuş ya da şımartılmış tarafta. Kırılgan tarafını keşfettiğinde her ne kadar o tarafını kabul etmek istemese ve artık geç olduğunu düşünse de, kendisi için vazgeçmeyip kaybettiklerinin yerine yenilerini koymaya çalışmıştır.

Kitap boyunca bu zorlu sürece şahit oluruz. Zaman zaman kızgınlıkla ve haykırmak istercesine ‘Kenan bu işin sonunda ne yapacak?’ sorusu zihnimde hep taze kalır.

Yalnızlıktan çok korkan Kenan en büyük korkusu ile yüzleşince gerçek gücü olan cesaretini gösterir, kendi ve geçmişi ile yüzleşme cesaretini.

İlişki Bağımlılığı

İlişkileri vasıtası ile tatmin olan Kenan, birine bağlı kalarak hayatta kalacağına inanan Fadi ve ilişkinin bozulmasının konforunun bozulması olarak düşünen Handan… Aslında üç karakterde de bir bağımlılık olduğu görülüyor. Her karakter bağlanmanın ve ilişki bağımlılığının bir tarafını anlatıyor. Ortak durum, hepsinin ilişkilerinde ‘bağımlı kişiler’ olduğudur. İlişkide bağlılık ve bağımlılık farklı konulardır ve bu denklemin çözülebilmesi için üç karakterden birinin bunu fark etmesi gerekiyordur. Handan da Fadi de bir süre sonra bunu fark edip kaderlerini değiştirmeye çalışır ve başarılı olurlar.

Kader Motifi

Kitapta diğer dikkat çeken konu ise Budayıcıoğlu’nun adını verdiği ‘kader motifi’ kavramıdır. Bu kavram yazar Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitap boyunca vurgulayarak okuyucuya yansıtmak istediği konudur. Kader motifi kişinin erken yaşta yaşadıkları olumsuzlukları istemeden de olsa yetişkinlikte kendi iradesi ve kontrolü ile tekrar yaşamasıdır. Kişi geçmişini kendisine yaşatacak kişileri ve durumları seçer ve o hayatı alıp yeniden ve yeniden yaşar.

Bu analizi Gülseren Budayıcıoğlu’nun bir sözü ile bitirmek istiyorum.

İnsanların kaderi de böyledir. Hep aynı motifi tekrar tekrar yaşayarak bitiririz ömrümüzü. Her tekrarda, bu sefer doğruyu bulacağımızı sanırız. Aslında doğru, aynı motifi tekrar tekrar örerek değil, motifi değiştirerek bulunabilir.

Gülseren Budayıcıoğlu

Gaye Üstündağ | Psikolog

Referanslar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir