Film Analizi: Dövüş Kulübü (Fight Club) 1999
Yönetmen: David Fincher
Yazar: Chuck Palahniuk
Oyuncular: Brad Pitt, Edward Norton, Helana Bonham Carter
Türü: Gerilim, Dram
Filmin başrolündeki Jack karakteri monoton bir yaşama sahiptir ve modern hayatın onu köleleştirdiğini düşünmektedir. Jack kendini bu tüketim toplumunun içinde sıkışmış, işe yaramaz ve değersiz hissetmektedir. Filmin başlarında uyuyamadığından şikayet eden Jack’in insomnia (uykusuzluk sendromu) olduğunu düşünmüştüm. Jack doktorunun tavsiyesiyle grup terapi seanslarına katılmış ve uyku sorunu düzelmeye başlamıştır. Bu terapiler esnasında Jack’in söylediği bir cümle çok dikkatimi çekmişti; “insanlar senin öldüğünü sandığında seni gerçekten dinlemeye başlıyor”. Buradan karakterin kendini bu tüketim ve modernite dünyasında ne kadar yalnız hissettiğini anlıyoruz. Jack’in hayatı terapiler esnasında tanıştığı Marla ile çok farklı bir yöne gidiyor. Aslında bunları filmin son 15 dakikasında idrak ettiğimi itiraf etmeliyim. Marla, Jack’in içindeki sevilme, değer görme ve işe yarama isteklerini uyandırıyor. Bu sırada da Jack’in yine sonradan farkedebildiğim ve bence Jack’in tam tersi kişilik özelliklerine sahip olan yakışıklı, zeki, becerikli ve onun “ideal” benliği olan Tyler filme dahil oluyor. Tyler’in Jack ile tanıştıkları gece söylediği “sahip olduğun şeyler sonunda sana sahip olur” cümlesi bize Jack’in tüketim toplumunda kendini ne kadar sıkışmış olarak hissettiğini bir kere daha gösteriyor. Psikolojik açıdan Jack’i ele almak gerekirse başlarda disosiyatif kişilik bozukluğu olduğunu düşünmüştüm ama sonradan fark ettim ki Jack ve Tyler kişilikleri arasında tam bir disosiyasyon yok. Tyler Jack’in halüsinasyonları yani Jack şizofrenik özellikler göstermektedir.