OKB Nedir?

Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), obsesyon ve/veya kompulsiyonlar ile karakterize ruhsal bir bozukluktur. Obsesyon veya saplantı kendiliğinden bilinç alanına giren, yineleyici, sıkıntı yaratan, kişinin saçma ve yanlış olduğunu bildiği düşünce, dürtü ya da imajlardır. Kompulsiyon (zorlantı) genelde bir obsesyona engel olmak için belli kurallarla yapılan motor veya mental eylemlerdir.

DSM-III tanı ölçütlerinde kompulsiyonlar yalnızca bir davranış olarak tanımlanıyordu. DSM-IV tanı ölçütlerinde ise kompulsiyonların obsesyonları nötralize etmek için kullanılan düşünceler de olabileceği belirtilmektedir.

OKB’si olan kişi çoğunlukla obsesyonlarının anlamsızlığının farkındadır ve hem obsesyonlarını hem de kompulsiyonlarını ego-distonik yaşar. Obsesyonlar zaman kaybettirici olabilir, kişinin normal rutinine, mesleki işlevlerine, olağan sosyal aktivitelerine, arkadaş ve aile ilişkilerine önemli ölçüde engel teşkil edebilir.

Epidemiyoloji

OKB’un yaygınlığı ile ilgili 1980 yıllarında yapılan çalışmalar rahatsızlığın ender görülen (% 005) ve tedaviye dirençli olduğunu bildirmekteydi. Günümüzde daha sık görüldüğü ve tedaviye iyi cevap verdiği bilinmektedir. Güncel epidemiyolojik çalışma bulgularında OKB en sık görülen dördüncü ruhsal hastalık olarak bulunmuştur. Sıralamada fobiler, madde kullanım bozukluğu ve depresyondan sonra dördüncü sırada yer almaktadır.

Biyolojik Etkenler

Genetik

Genetik faktörlerin OKB oluşumuna katkıda bulunduğuna dair kanıtlar giderek artmaktadır. Bu kanıtlar ikiz çalışmaları ve OKB hastalarının birinci derece akrabalarının araştırmalarından kaynaklanmaktadır. OKB için ikiz çalışmalarında, monozigotik ikizlerde dizigotik ikizlere göre anlamlı olarak yüksek konkordans oranı saptanmıştır. Aile çalışmalarında, OKB hastalarının 1. derece akrabalarının % 35’inin bu bozukluktan etkilendiği bulunmuştur.

Nörotransmitterler

Birçok araştırma OKB oluşumunda serotonin disregulasyonunun rolü olduğunu göstermiştir. Ayrıca serotonerjik ilaçların diğer nörotransmitter sistemleri üzerinden çalışan ilaçlardan daha etkili olduğu gösterilmiştir. Bununla birlikte bazı araştırmacılar kolinerjik ve dopaminerjik sistemlerinde OKB etyopatogenezinde rol oynadığını belirtmişlerdir.

Beyin Görüntüleme Çalışmaları

OKB hastalarındaki beyin görüntüleme çalışmaları, orbitofrontal korteks, kaudat nükleus ve talamus arasındaki nöronal bağlantılarda aktivite değişiklikleri göstermiştir. Pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi çeşitli görüntüleme çalışmalarında, OKB hastalarının frontal loblarında, bazal gangliyonlarında (özellikle kaudat nükleusta) ve singulumlarında artmış metabolizma ve kan akımı saptanmıştır. Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans (MRI) çalışmalarında, OKB hastalarında kaudat nükleus çaplarının bilateral azaldığı bulunmuştur.

Psikososyal Etkenler

Psikodinamik Etkenler

Sigmund Freud günümüzde OKB olarak adlandırılan durumu, obsesyonel nöroz olarak ele almıştır. Psikodinamik kurama göre OKB belirtileri, bastırılmış bilinçdışı dürtülerin sonucu olarak ortaya çıkar. Bastırılan bu dürtülerin yarattığı anksiyete sonucu ödipal fazdan yoğun ambivalans duygularıyla ilişkili anal faza regrese olunmaktadır. OKB’da kullanılan temel savunma düzenekleri: regresyon, replasman, reaksiyon formasyonu, yapıp bozma ve izolasyondur.

Tanı

OKB tanısı kişinin hem obsesyon hem de kompulsiyonları beraber mevcutsa veya obsesyonları ya da kompulsiyonları tek başına mevcutsa ve bu semptomlar kişinin aşırı zamanını alıyor ve/veya işlevselliğini önemli ölçüde engelliyorsa konmalıdır.

Klinik Özellikler

Obsesyon ve kompülsiyonların yaygın olarak gözüken bazı özellikleri:

  • Bir düşünce ya da dürtü kişinin bilincine tekrarlayıcı şekilde zorla girer.
  • Bu duruma endişe ya da korku hissi eşlik eder ve kişiyi düşünce ya da dürtüye karşı tedbir almaya iter.
  • Obsesyon ya da kompulsiyonlar egoya yabancıdır.
  • Obsesyon ya da kompulsiyonları kişi acayip ve mantıksız olarak algılar.
  • Obsesyon ve kompulsiyonlardan yakınan kişi genellikle onlara direnmeye güçlü bir arzu duyar.

OKB ile Baş Etme

OKB’nin etyolojisinde ön planda biyolojik faktörlerin önemi açıklıkla bilinmekle birlikte tedavide farmakolojik tedavi kadar davranışsal yöntemler de başarıyla kullanılmaktadır. Bu tedavi seçeneklerinin hangisine öncelik tanınacağı veya kombine mi kullanılacağı tamamen hastanın özellikleri ile belirlenir.

Fatma Güven | Klinik Psikolog

Kaynaklar

  • Andrews G., Creamer M., Crino R., Hunt C., Lampe L., Page A. The Treatment of Anxiety Disorders, Cambridge University Press 2003: Obsessive-compulsive disorder: Syndrome, 332-346.
  • Koran, L.M. (1999) Obsessive-Compulsive and Related Disorders in Adults: A Comprehensive Clinical Guide. Cambridge University Press.
  • Köroğlu E., Psikonozoloji, Hekimler Yayın Birliği, Obsesif-Kompulsif Bozukluk, 354-366.
  • Sadock B. J., Sadock V. A., Synopsis of Psychiatry Ninth Edition, Lippincott Williams&Wilkins, Obsessive-Compulsive Disorder, 616-623
  • Güleç C., Köroğlu E. Psikiyatri Temel Kitabı. 1997, Hekimler Yayın Birliği. 493-504.
  • Yüksel N. Çizgi Tıp Yayınevi. 2001, 192-199
  • Maj M,. Sartorius N,. Okasha A,. Zohar J.: Obsessive-Compulsive Disorder, 2000, John Willey and Sons
  • Kara H.,Yazıcı M.K., Sayar M.K., Ağargün M.Y., Verimli A. 1996 Obsesif Kompulsif Bozuklukta Kişilik Özellikleri ve Kişilik Bozuklukları. Yeni Symposium 34(3-4).55-59
  • Songar A. Psikiyatri Modern Psikobiyoloji ve Ruh Hastalıkları. 1977 Geçit Kitabevi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir